Kapat !
Mart 2011-Netten hayat

ADS

16 Mart 2011 Çarşamba

sembolizmin türk ve dünya edebiyatındaki temsilcileri


Batı Edebiyatında Sembolizmin temsilcileri

- Baudelaire

- Rimbaud


- Mallarme

- Paul Valery Verlaine

- Edgar Alien Poe





* Türk Edebiyatında Sembolizmin Temsilcileri

- İlk uygulayıcısı Cenap Şahabettin'dir

TwitterTwitter Takip

Cahit Sıtkı'nın edebi kişiliği sanat anlayışı şiirleri


Türk edebiyatında şiiri en çok ciddiye alan şairlerdendir. Şiir dışındaki türlerle uğraş*maktan kaçınmıştır. Ölüm gerçeği, korkusu, hayat, anlık mut*luluklar, yalnızlık Cahit Sıtkı‘nın şiirlerinin ana temasını oluşturur.



Cahit Sıtkı Tarancı, şiirlerinde kelimelerin istifine çok önem verir. Halk kültüründen gelen unsurları, tekerlemeleri, deyimleri, masalları şiirin kurgusunda kullanır.



Romantizmin ve sembolizmin etkisine kalmıştır. Şiirlerinde ölüm korkusunu ve acısını doğanın ve sevginin güzelliğini, sıcaklığını dile getirmiştir. Şiirini ölüm yaşam ve geçmiş – şimdi karşıtlarıyla besle*yen sanatçı, dili son derece akıcı bir biçimde kul*lanmıştır. Hece ölçüsünü kullanan sanatçı bu şiirlerinde biçime önem vermiştir. Hece ölçüsüne yeni bir ahenk ve uyum getirmiştir. Sanatçının Garip akımı (İkinci Yeni) etkisiyle yazılmış serbest şiirleri de vardır.



--------------------------------------------------------------------------------------------



Bu da başka bi yerden;



-'Sanat için sanat' ilkesine bağlı kaldı. Ona göre şiir, kelimelerle güzel şekiller kurma sanatıdır. Vezin ve kafiyeden kopmamış; ama ölçülü veya serbest, her türlü şiirin güzel olabileceği inancını taşımıştır. Açık ve sade bir üslubu vardır. Çoğu gerçeğe bağlı olan mecazları, derin, karışık ve şaşırtıcı değildir. Uzak çağrışımlara ve hayal oyunlarına pek itibar etmemiştir. Zaman zaman bazı imaj ve sembollere başvurmuştur.

Şiirlerinde en çok yaşama sevinci ve ölüm temalarına yer vermiş, nedense hep ölümün üstüne gitmiştir. Ayrıca yitik aşklar, mutlu sevdalar, yalnızlık, yaşadığı bohem hayatın buruklukları, çocukluk özlemi de şiirlerine konu olmuştur.







-------------------------------------------------------------------------------------------



ESERLERİ:

Ömrümde Sükût (1933)

Otuz Beş Yaş (1946)

Düşten Güzel (1952)

Sonrası (1957, ölümünden sonra)

Bütün Şiirleri (1983) Otuz Beş Yaş Şiirleri, 1983, Hazırlayan Asım Bezirci, "Bütün Şiirleri" adıyla önce Varlık Yayınlarından daha sonra Can Yayınlarından çıkarken adı "Otuz Beş Yaş Bütün Şiirleri" diye değiştirilmiştir.

Peyami Safa Hayatı ve Eserleri (1940)

Ziya'ya Mektuplar (1957, ölümünden sonra)





--------------------------------------------------------------------------------------------



-Otuz Beş Yaş Şiir Tahlili



A) ŞİİRİN BİÇİM YÖNÜNDEN İNCELENMESİ





OTUZ BEŞ YAŞ ŞİİRİ



Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder.

Dante gibi ortasındayız ömrün.

Delikanlı çağımızdaki cevher,

Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,

Gözünün yaşına bakmadan gider.



Şakaklarıma kar mı yağdı ne?

Benim mi Allah’ım bu çizgili yüz?

Ya gözler altındaki mor halkalar?

Neden böyle düşman görünüyorsunuz;

Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?



Zamanla nasıl değişiyor insan!

Hangi resmime baksam ben değilim:

Nerde o günler, o şevk, o heyecan?

Bu güler yüzlü adam ben değilim

Yalandır kaygısız olduğum yalan.



Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;

Hatırası bile yabancı gelir.

Hayata beraber başladığımız

Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;

Gittikçe artıyor yalnızlığımız



Gökyüzünün başka rengi de varmış!

Geç fark ettim taşın sert olduğunu.

Su insanı boğar, ateş yakarmış!

Her doğan günün bir dert olduğunu,

İnsan bu yaşa gelince anlarmış.



Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!

Her yıl biraz daha benimsediğim.

Ne dönüp duruyor havada kuşlar?

Nerden çıktı bu cenaze? Ölen kim?

Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar.



N'eylesin ölüm herkesin başında.

Uyudun uyanamadın olacak

Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında?

Bir namazlık saltanatın olacak.

Taht misali o musalla taşında



Cahit Sıtkı Tarancı







Otuz beş yaş şiiri yedi beşlikten oluşmuştur. Şiir 11’li hece ölçüsüyle yazılmıştır.





Kafiye , Kafiye Şeması ve Redif





yarısı eder. a eder ve gider’deki –er; redif

ömrün. b -er; tam uyak

cevher, a -ün; tam uyak

bugün, b

gider. a



yağdı ne? c -üz; tam uyak

çizgili yüz? d -lar; redif

halkalar? e -a; yarım uyak

görünüyorsunuz d

aynalar? e



insan! f -an; tam uyak

baksam ben değilim: g ben değilim; redif

heyecan? f -am; tam uyak

adam ben değilim g

yalan. f



ilk aşkımız; h -ir; tam uyak

gelir. ı -ımız; redif

başladığımız h -k,-ğ; yarım uyak

bir bir; ı

yalnızlığımız h



varmış! j -mış; redif

sert olduğunu. k -ar; tam uyak

yakarmış! j olduğunu; redif

dert olduğunu, k -ert; zengin uyak

anlarmış. j



sonbahar! l -ar; tam uyak

benimsediğim. m -kim; tunç uyak

kuşlar? l

Ölen kim? m

tarumar. l



başında. n -ında; redif

uyanamadın olacak o -aş; tam uyak

yaşında? n olacak; redif

saltanatın olacak. o -ın; tam uyak

taşında n







B)ŞİİRİN İÇERİK YÖNÜNDEN İNCELENMESİ



1.BENT: Dante, Sevgi Gökdemir ve Ayvaz Gökdemir’in dediğine göre; İtalyan şairi, otuz yaşında iken siyasete atılmış, otuz beş yaşındayken rakip taraf duruma hakim olunca kaçmış, sonunda rakipleri tarafından dâimi sürgünlüğe ve ele geçtiği takdirde diri diri yakılmaya mahkûm edilmişti. Bu arada meşhur eserini( İlahi Komedya) “Hayat yolunun ortasında kendini karanlık bir ormanda buldum” diye başlıyor diyorlar. Tarancı da Dante’den esinlenerek başlamış şiirine.

Şair otuz beş yaşın hayat yolunun yarısı olarak kabul ediyor. Artık bu yaştan sonra bütün canlılığın yavaş yavaş azaldığını ölümün yaklaştığını belirtmek istemiş. Devletlerin doğuşu( kuruluşu ) vardır. Yükselme dönemi, duraklama dönemi ve çökme dönemi vardır. Burada da şair insan hayatının yükselme devrinin sonunu otuz beş yaş olarak kabul ediyor. Bu yaştan sonra artık insan duraklamaya başlıyor ve daha sonrasında da hayat sona eriyor. Delikanlılıktaki cevher, canlılık, delidoluluk, hayata sıcacık bakmaların geçici olduğunu, biz ne kadar istesek de bu günlerin biteceğini vurguluyor.



2.BENT: Şair sûretindeki değişikliği aynaya bakarak farkediyor. Saçlarının yavaş yavaş beyazladığını, yüzündeki yaşlılık çizgilerini, gözünün altındaki mor halkaları farkediyor ve önceden olan( genç iken ) yüzünün güzelliğini, pürüzsüzlüğünü hatırlayıp, aynaların kendine düşman göründüğünü söylüyor. Kendini güzel, genç göstermediğinden yakınıyor. Fakat yaşlandığının da farkındadır.



3.BENT: Şair artık yavaş yavaş yaşlandığının farkındadır. Önceden çekilmiş olduğu resimlere bakınca resimdeki kendisiyle aslının birbirine benzemediğini görüyor. Eskiden olan heyecanı, canlılığı, gençlik duyguları artık kaybolmuş. Yüzü eskisi gibi gülmüyor artık. Resimlerdeki gülen adamı kendisine benzetemiyor. Artık hayatından şüphe ediyor, kaygıya düşüyor. Her an ölüm gelebilir. Kaygısız olduğu yalanmış, kaygı duyuyor artık.



4.BENT: Bu dizelerde diğer şiirlerinde olduğu gibi yalnızlıktan bahsediyor. İlk aşkını hayal meyal hatırlıyor. Şairden şimdi o kadar uzaklaşmıştır ki, hatırası bile yabancı gelir. O duygular, o hayaller, o heyecan ve ümitler sanki bir zamanlar onun değilmiş, onları yaşamamış gibi şaire uzak, yabancı geliyor. Gençlik yıllarında her zaman beraber olduğu arkadaşları, dostları artık yanında yok, hepsinden yolları ayrılmış. Hepsi bir tarafa dağılmış, yapayalnız kalmış hayatta.



5.BENT: Gökyüzünün rengini genel olarak mavi diye biliriz. Zaten gökyüzü denince akla mavi, açık, güzel bir görüntü olarak algılarız. Gençliğin de verdiği canlılıkla sadece gökyüzünün güzel yanlarını görmek isteriz, öyle hatırlamak isteriz. Fakat yaşlanınca artık gerçekler gözümüze gözükür ve şair de gökyüzünün başka renklerini farkediyor. Taşın sert olduğunu, suyun insanı boğduğunu, ateşin ise yaktığını farkediyor. Artık hayatın tozpembeliğini aşıp gerçekleri görebiliyor.



6.BENT: Ayva sarı, nar kırmızı ; demek ki her yıl biraz daha benimsediği sonbahar mevsimindeymiş şair. Sonbaharı biraz daha benimsemesinin sebebi , 35 yaşı, ömrün ortası, hayatın güze dönüş noktası olarak kabul etmesidir. Bu yaştan sonra şair, artık sararan ayva, kızaran nar gibi her an dalından koparılmayı bekliyor. Neden dönüp duruyor havada kuşlar ? Kuşların havada dönüp uçması, hastalıklı, ölmesi yakın canlıyı yırtıcı kuşlar anlar ve peşini bırakmadan takip eder. Şair de kendini artık yaşlı hissettiği için, ölüme yakın hissettiği için böyle soruyor kendine.



7.BENT: Her insanın ölümü tadacağını söylüyor. Hiçbir insan ebedi olmayacak. Burada tasavvufi bakış açısıyla yaklaşmıştır. Ebedi uykuya yatıp daha uyanmayacağız. Gözlerimizi son defa kapattığımızda ebedi uykuya dalacağız ve daha uyanmayacağız. Bu ölüm ne zaman, nerde, ne şekilde, kaç yaşında olacağı da bilinmez. Şair en sonda ince bir istihza (olay) ve büyülü Divân şâiri Bâkî’nin : “Kadrini seng-i musallada bilip ey Bâkî – Durup el bağlayalar karşında yârân sâf sâf” olarak vasıflandırıyor. Yani bir namazlık saltanatın olacak sen musalla taşında yatıca padişah huzurunda durdukları gibi herkes senin önünde ellerini bağlayacak.





Tarancı’nın ilk şiirlerinde görülen yalnızlık ömrü boyunca onun şiirine sinmiştir. Aile ocağından ayrı İstanbul’da tek başına yaşamanın Tarancı üstünde bıraktığı bir etki olarak bilinen yalnızlık Tarancı’yı içkiye yönlendiren nedenlerden biri olarak düşünülmüştür. İçki sayesinde kendisini mutlu ve neşeli yapan bir dünyaya gittiği düşünülebilir. Fiziksel görünüşünün onun ruhsal yaşamını etkilediği, bu yüzden de yalnızlık duygusunun arttığı söylenebilir. Otuz Beş Yaş şiirinde yalnızlık duygusunun arttığı ve dostlarının yavaş yavaş yaşamdan göçmelerinin de onu etkilediği görülür. Yalnızlık duygusu içinde zamanın geçmediğinden yakınır fakat yinede kaderini kabul eder ve yalnızlık içinde geçse de yaşamın yaşam olduğunu ve herkesin aslında yalnız olduğunu savunur.



• Bireyden, aynadaki görüntüsünden yola çıkarak ölüm ve fanilik konularına değinmiştir. Genele gitmiştir.

• Bu şiir ömrün yarısına varmanın bilincine ermiş bir insanın, ölümden duyabileceği ürpertiyi dile getirmiştir. Buna rağmen şair ölümün herkesin başında olduğunu düşünerek avunmaktadır: “Neylersin ölüm herkesin başında”.

• “Dante gibi ortasındayız ömrün” diyerek kendisini İtalyan şair Dante’ye benzetmiştir. Dante ile Tarancı’nın bu konudaki benzerliği ise iki şairinde ölüm konusunu işlemeleri ve yapıtlarında ölümden bahsetmeleridir.

• Cahit Sıtkı ölümü ızdırap duyarak karşılar fakat metafizik duygulara kaçmaz. Bunun sebebi ise laiklik düşüncesinden dolayı başka konulara çekmez.

• Cahit Sıtkı sosyal konularla ilgilenmez.

• Şiirde sade, yalın, basit, halk deyişlerine yer verilmiştir. Şiirde geçen deyimler: “gözünün yaşına bakmadan gider”, “şakaklarıma kar mı yağdı ne var?”, “gözler altındaki mor halkalar”.

• Gerçeklerden ayrılıp hayal dünyasına . Şair yaşadığı ana çok bağlı ve o andan kopmuyor.

• Bu şiire hâkim olan zaman şimdiki zamandır. Otuz beş yaşına gelmiş bir insanın geçmiş ve geleceğine bakışı vardır.

• Şiir otuz beş mısradan oluşmuştur.(5x7)

• 11’li hece ölçüsü kullanılmıştır. abab sarmal uyak örgüsü kullanılmıştır.

TwitterTwitter Takip

12.sınıf edebiyat kitabı cevapları 2011 yılı yeni müfredat


Sayfa 50-51

MUZAFFER İLHAN ERDOST, İKİNCİ YENİ YAZILARI, ONUR YAYINLARI,

şiiri gibidir, ikinci Yeni Şiiri, Batı şiirindeki çağdaş dönemden ve sürrealist-egzistansiyalist gelenekten etkilenmiştir.

b. ikinci Yeni Şiiri tema ve ruh hâli bakımından aşağıdaki şiirlerden "Müge ve mine ve menekşe ve mayıs" şiiriyle ilişkilendirebilir. Bu bize ikinci Yeni Şiirinin çağdaş şiir akımları ve dönemleriyle olan yakınlığını gösterir.

4. Bilgi ve iletişim teknolojilerinin ilerlediği günümüz ortamı, şiir sanatında yeni ifade imkânları doğurabilir. Çünkü değişen çağla birlikte insan da değişmekte, insanın değişmesine paralel de yeni ifade imkânları ortaya çıkmaktadır. Şiirde yeniliğin tek bir yönü olamaz ve şiirdeki yeniliğin oranını yine şiir belirler.

ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME

1.

• İkinci Yeni şairleri şiirde hayal gücüne ağırlık vermişler, söz dizimini zorlamış, dilin alışılmış kalıplarını yıkmaya çalışmışlardır. (D)

• İkinci Yeni şairleri "Şiir dili müzik ile söz arasında, sözden çok müziğe yakın." anlayışıyla şiir yazmışlardır. (Y)

• ikinci Yeni şiirinde bireyin yalnızlığı, bunalımı ve çağrışımlarla dolu estetik bir şiir dünyasına kaçışı İkinci Yeni şairlerinin sosyal bilinçten mahrum oluşuyla açıklanabilir. (D)

2.

Bursa Işıklar Askerî Lisesi ve Askerî Memurlar Okulunu bitiren Turgut Uyar'ın ilk kitabı hece ölçüsü ile yazdığı ve toplumsal konuları işleyen Arz-ı Hâl'dir. Dünyanın En Güzel Arabistanı adlı kitabıyla bireyin iç dünyasına yönelerek yalnızlığı ve bunalımı işlemiştir.

3. Parçada sözü edilen şair, "Edip Cansever"dir. Doğru cevap: C

4. "Cemal Süreya - Divan" eşleştirmesi yanlıştır. Cemal Süreya'nın Divan isimli bir şiir kitabı yoktur. Divan şiir kitabı, Turgut Uyar'ındır. Doğru cevap : D

5.

• Şiirin anlamı kapalıdır.

• imgeye ağırlık verilmiştir.

• Soyutlamalar yapılmıştır.

• Çağrışımsal bir dil kullanılmıştır.

• İnsan her zaman ve zeminde değerlidir. 9 Konuşma dilinden uzaklaşılmıştır





Hazırlık



1.Toplumculuk: Toplumsal refahı devlet insiyatifinin getireceğini savunan,

işçilerin yönetime katılmalarına ağırlık veren,

hür teşebbüsü devletin ve sendikaların baskısı altında

tutmaya çalışan, telkin ve propagandalarını eğitim,

tarım ve vergi reformları üzerinde yoğunlaştıran

siyasi öğreti..



Toplumsal gerçekçilik: proleteryanın sınıf mücadelesinin sosyalist ilerlemeye katkısını sağlamayı amaçlayan sanat eserlerinin özelliklerini belirlemeyi ve bu ilkelere uygun sanat eserlerini desteklemeyi amaçlayan sanat kuramıdır..



Toplumculuk bir siyasi öğretidir ,toplumsal gerçeklik bir edebiyat kuramıdır..



2.verilen şiirde şair düşüncelerini idelojisini ifade etmeye çalışmıştır .ismet özel böyle yaparak şiir sanatını ‘’ideolojinin,siyasi düşüncenin ‘’ifade edildiği bi araç olarak kullanmıştır.



3.şair şiirlerinde politik kaygılarını ve tepkilerini ifade edebilir.bunu yaparken de sloganlardan yararlanabilir.(slogan:slogan kısa ,çarpıcı bir söz veya cümledir.damgalama içerebilir.slogan haline getirilmiş fikirler ikna edicidirler.



4.verilen şiirlerin isimleri dikkate alındığında İsmet özel’in şiir anlayışı ile ilgili ‘’toplumcu ,devrimci,islamcı’’ifadelerini kullanabiliriz.





İnceleme

1. ahengi sağlayan unsurlar ses tekrarları asonans ve armonidir.ayrıca dizelerin sıralanışıyla uzunluk ve kısalıkları ahengi sağlayan diğer ögelerdir.bu dönem toplumcu şiirin sesinde,ritminde ahenginde ikinci yeni olarak bilinen farklılaşma olduğu unutulmamalıdır.



2.ses akışını ve ahengi sağlayan en önemli üslup özelliği şiirin mısra düzenidir armonidir.



3.mataramda tuzlu su şiirinde şiir dili ve söyleyişinde aşırılıktan kaçınılmış ;uzak çağrışımlara yer verilmek istenmemiş;açık bir anlatıma yönelme olmuş;geleneksel söyleyişten yararlanılmıştır.



4. West Indies: Batı Hint Adaları. Florida Yarımadası'ndan Venezuela sahillerine kadar uzanan, Karahip Denizi ve Atlantik Okyanusu arasındaki adalar zinciri.amerika kıtasının en batı tarafı.amerika kıtasını colomb bulmuştur.colomb sonu belirsiz uzun yolculuktan sonra kıtayı bulmayı başarmıştı.burada her şeye karşın ümitli olma,mücadele gösterme vardır.

Kızıl Elma, kızıl elma Türkler özellikle Oğuz Türkleri için Kızılelma, üzerinde düşünüldükçe uzaklaşan ancak uzaklaştığı oranda cazibesi artan ülküler veya düşlerdir.türkler için vadedilmiş topraklardır.

İtaki: batisinda bir adadir. mitolojide odysseia'nin evidir. efsaneye gore odysseia, truva savasina katilmak istememesine ragmen yemin ettigi icin katilmak zorunda kalir. burada onemli olan eve donus yolculugudur. athena, poseidonlarla bir olup donus yolculuguna cikan gemileri yerle bir eder. herkes bir yana dagilir. ancak odysseia cok uzun ve cetin bir yolculuktan sonra evine donmeyi basarir. bu sebeple de kendisine akilli odysseia denir. Şiirde eve dönüşü simgeler.

MACIN: Çin'in en dogu bölümü

Mataramda tuzlu su:yol ağzı

Hüküm giymek:içsel yolculuğun zorunluluğunu ifade eder.



Zorba:yanına gitmek istediği kişiler.

Cesur ve onurlu:başkalarının yolculuk yapan şaire verdiği sıfatlar



5.mataramda tuzlu su şiiri serbest nazımla yazılmış bir şiirdir.mısralar anlam ve yapı bakımından birbirine bağlıdır.



6.ismet özel şiirsel mesajı daha vurucu hale getirmek için politik ve sosyal bir mesajın kısa ve yoğun bir ifadesi olan slogan üslubundan yararlanmıştır.



7.yolculuk teması işlenmiştir.şair iç dünyasında yapmak istediği yolculuğu işlemiştir.

8.şair şiirinde içsel bir yolculuk yapmak arzusundadır.bu yolculuk sırasında azığı matarasındaki tuzlu su ,kendisi suskun ve kederlidir.şair yaşadığı ortamdan ,dünyadan kopmak,uzak diyarlara (iç dünyasının derinlklerine)yolculuk yapmak istemektedir.şair bu yolculuğu yapma konusunda kendisini ‘’hükümlü’’göstermektdir.



9.mistisizm ve batı şiir geleneğinden yararlanmış,bu iki geleneği kendi potasında eriterek farklı bir şiir anlayışı ortaya koymuştur.



10.11 1940’lı yıllarda şiire yönelik tercihleriyle şiir geleneğine ciddi bir darbe vuran Garip Akımı’nın yarattığı şiirsel boşluk, ne Garip’le yaklaşık aynı zaman diliminde oluşan 1940 Kuşağı toplumcu gerçekçilerinin, ne de onlardan sonra doğan Hisarcılar tarafından gerektiği gibi doldurulabilmiştir. 1950’li yılların başında, Garip Akımı’nın düzeysiz taklitçileri ve Hisarcılar’ın geleneğe bağlanmakla yetinen, yaratıcılıktan uzak şiirleri arasında, Garip’in dışladığı imgeye yaslanarak şiir yazan Attila İlhan’ın, şiir adına gerekli yerde duruyor oluşu, söz konusu boşluk içinde dikkat çekici bir görüntü arz etmektedir.

1950’li yılların ortalarında, çok partili siyasî yapılanmaya geçiş sonucunda doğan özgürlük havası ve modernizmin toplumsal katmanlarda yer edinişi; başkent Ankara’da, toplumsal ve şiirsel oluşumların, arayışların bir sonucu olan İkinci Yeni akımını meydana getirmiştir. Poetik açıdan Garip’e tepki olarak doğan bu akım ile, XX. yüzyılın başında modernizmin getirdiklerini yoğunluğuna yaşayan Batı toplumlarının oluşturduğu “modern şiir” arasında, “aynı şeylerin neticesi olmak” noktasında yoğunlaşan bir bağ dikkat çekmektedir. Şiirde imgeyi öne alan ve çeşitli “deneylere” başvuran İkinci Yeni akımının, modern şiirin yörüngesine soktuğu Türk şiiri, “şiir adına geniş imkânlara” kavuşmuştur.

1960’lı yıllara gelindiğinde ise, toplumsal bir duyarlık, kaygı taşımadıkları için eleştirilen İkinci Yeni şiiri, şairlerinin yarattığı etki bazında devam etmektedir. Bu arada 1960’dan başlayarak, ülkenin geçirdiği toplumsal sürecin, siyasî alandaki göstergelerinin artması, bu kuşak şairlerinin uzak kalamayacağı bir duyarlığın oluşmakta olduğunu göstermektedir.

İkinci Dünya Savaşı’nın başladığı günlerde dünyaya gelen ve ergenliğini bu savaş sonrası ortamda geçiren Özel, yukarıda sözünü ettiğimiz toplumsal süreçlerden oldukça etkiler alarak, bir taşra çocukluğu ve ergenliği geçirmiştir. Potansiyel bir şairliğin bütün ham yapısını bu çocukluğundan ve kişisel dünyasından alan Özel’in, sanat alanlarından şiire yönelimini kaçınılmaz kılan daha pek çok nokta, neden olarak sıralanabilir. İ. Özel’in 1962’den başlayarak şiire karşı ciddi bir ilgi gösterdiği görülmektedir. 1962-1964 yıllarını kapsayan yaklaşık üç yıllık bir zaman dilimi içinde, şiirimizin geleneksel sesine ve İkinci Yeni’nin imgeye yönelik ilgisine yaslanan Özel, dünyada varolmuş bulunmaktan duyduğu sorunun yansımalarını kaleme almıştır. Şairin varoluş sıkıntılarını, cinsel bunalımlarını çocukluğuna çekilerek dindirmesini ifade eden bu şiirler de; ölüm, cinsel sıkıntı ve bedeni horlayış, sertlik ve yıkıcılık gibi dikkat çekici özellikler görülmektedir. Bu şiirlerinde akıp giden hayatla uyuşmayan, uyuşmaya da yanaşmayan bir “marjinal” görüntüsü çizen Özel, gür bir ses ve güçlü bir anlatımın arkasına gizlenen, henüz ortaya çıkmamakla birlikte gücünü fazlasıyla hissettiren bir “magma” selini içinde taşır. Geceleyin Bir Koşu adıyla toplanan bu dönem şiirlerini, Özel’in şiirinin “prototip”i olarak değerlendirmek mümkündür.

1962 yılında Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne giren ve ardından bir yıl sonra Türkiye İşçi Partisine üye olarak sosyalist dünya görüşüne bağlandığını belgeleyen Özel’in, 1965’ten başlayarak bu dünya görüşünün etkisiyle, bireysel bir duyarlıktan toplumsal bir duyarlığa geçtiği görülmektedir. 1963-1965 yılları arasını kapsayan iki yıllık bir zaman diliminde de sosyalist bir eylem içinde olan şairin, 1965’e kadar bireysel bir duyarlığı yansıtan, yukarıda sözünü ettiğimiz niteliklerde şiirler yazması düşündürücüdür. Bu bakımdan 1965 yılının Özel’in ve yakınında bulunan arkadaş çevresinin hayat içindeki konumları açısından önemli bir yeri olduğu söylenebilir. İlk olarak Dönüşüm dergisi etrafında gelişen sosyalist eylemlerin siyasî özellikler taşıması, şiire hayatında büyük bir önem veren Özel için, bir sıkıntının başlangıcı olmuştur.

Partizan şiirinin, toplumsal duyarlığın ilk örneği olması ve siyasî terminolojinin şiir içinde yedirilmeye çalışılmasının yarattığı sıkıntıyı yansıtması açısından, Özel’in şiir serüveninde önemli bir yeri vardır. 1965 yılında yazılan bu şiirle, önceki şiir evresinden kimi özellikleriyle bıçakla kesilmiş izlenimini veren ikinci şiir evresine geçen Özel’in, şiir noktasında büyük bir değişim yaşadığı söylenemez. Yine imgeye yaslanan, gür ve güçlü anlatımını muhafaza eden Özel’in şiirlerinde, değişen şeyi; “varoluşundan sorunlu bir ergen şairden, yaşadığından sorumlu bir entellektüel şaire geçiş” olarak ifade etmek mümkündür. Evet, İsyan adıyla kitaplaşan bu dönem şiirlerinde, ilk evredeki cinsel sıkıntının, yaşamın akışına karışamayışın izleri kaybolmuş; onun yerine, hayata sevgili nazarıyla bakarak onu ciddiye almak ve sorumlu bir kişilik olarak vazifelerini yapma duygusu gelmiştir. Sosyalist oluşun etkisiyle halka karşı büyük bir ilgi gösteren, onların yaşantılarını şiire sokan Özel’in, bu türden yaklaşımlarında romantik öğeler bulunduğu kanaatindeyiz. Halka ait unsurları büyük bir maharetle kullanan Özel’in, sevgiliye ve arkadaşlığa yöneliminde de, kendi “ben”ini geriye çekemeyişin yarattığı çelişkinin bulunduğu da bir gerçektir. Geceleyin Bir Koşu’daki şiirlerde kendini gösteren bedenini horlayışın yerini, artık iyiden iyiye “ben”in alması da bu noktada hatırlanmalıdır. Ben’in dikkat çekici diğer bir yansıması ise, sonsuz bir açlığın ifadesi olan “merak” temasında kendini göstermektedir. Kendi varoluşunu gerçekleştirmek amacını taşıyan bir isteğin uzantısı olan bu durumun, Özel’in kişilik yapısıyla yakından ilgili olduğu düşüncesindeyiz. 1969’da Ant dergisinde A. Behramoğlu, Ö.Mert, S.Berfe ile “sanatta gerici yönelimleri” hedef aldıklarını açıkça ortaya koyan bir çıkışın içinde gördüğümüz Özel’in, bu çıkışının, 11970 Mart’ında yayın hayatına giren Halkın Dostları dergisiyle somutlaştırdığı görülmektedir. Nitelikli bir dergi olmaktan ziyade, sanatın düştüğü hâle yönelik tavrıyla edebiyatımızda yerini alan bu derginin yayınlanış sürecinde, en ön safta yer aldığını gördüğümüz Özel, 1970’den başlayarak kendi içinde bir çeşit inzivaya çekilmiştir. Dünya içindeki yerini sorgulayan, hayatın anlamını kavramaya çalışan şairin, bu günlerde, Geceleyin Bir Koşu’daki şiirlerine yansıyan benlik sorununu yeniden yaşamaya başladığını söylemek mümkündür.

1970-1974 yıllarını kapsayan dört yıllık zaman dilimi içinde yoğun bir sorgulamaya giren Özel’in, bu sorgulamasını, 12 Mart 1971 muhtırasından sonra ülkede oluşan ortamın hızlandırdığı söylenebilir. Özel’in, Mazot şiirinden Amentü’ye kadar uzanan dokuz şiirini, bu sorgulamanın şiir halinde yansımaları olarak değerlendirilebilir. Bu şiirler, toplumsal ortamın kokuşmuş, boğucu havasını, anarşistçe yaklaşan şairin, gür ve güçlü sesinin yanında kendi varoluşundan kaygılanışının içerdiği bir hüznü ve acıyı da kapsamaktadır. Cinayetler Kitabı adıyla kitaplaşan sorgulama dönemi şiirlerini, şairin kişisel serüveninin yansımaları olarak değerlendirilebileceği gibi, 1970 yılların ilk yarısının panoraması olarak da değerlendirmek mümkündür.

1974 yılında yazılan Amentü şiiri, Özel’in geçirdiği sorgulamanın neticesine işaret etmektedir: İslâmiyet. Geceleyin Bir Koşu’daki şiirlerinden beri, bir benlik, kimlik sorunu yaşadığını belirttiğimiz Özel’in, sorununun çözümüne yönelik arayışlarının, özgürlüğünün peşine düşmek anlamına gelen sosyalizmden, güvenliğe teslim olmak anlamına gelen İslâmiyet’le noktalandığı kanaatindeyiz. Bu bakımdan Özel’in aynı yolu yürümekle sosyalist ve Müslüman olduğunu belirtmesi, bizce gerekli açıklığa ve inandırıcılığa sahiptir.

Özel’in, 1974-1994 yılları arasını kapsayan süreçte yazdığı on yedi şiiri, Müslüman dünya görüşüne bağlanmanın yarattığı şiirsel açılımlarla dikkat çekmektedir. Partizan kelimesiyle ifade edilebilecek bir sorumluktan, “dinsel bir insan” olmakla ulaşılan sorumluluğun, özde birliğinin ifadesi olan bu şiirlerde, ironik bakışın verdiği ince alay sezilmektedir. Bu tür şiirlerde imgenin geri plâna düşüşünün yarattığı şiirsel bir kayıptan söz etmek mümkündür. Tamamen zekâ ürünü bir kurgusallığın yanında, şairin, entellektüel tarafını da öne çıkran özellikler taşıyan bu şiirlerin bir çeşit işçilik ürünü olduğu da gözden kaçmamaktadır. Son derece lirik olmasıyla belirginlik kazanan Özel’in diğer şiirlerinin aksine bu şiirlerin, lirizmi sağlamayı zorlaştıracak derecede uzun olduğu da görülmektedir. Özel’in bu dönem şiirlerinde, bir başka dikkat çeken nokta modern hayata yönelik nesirlerinde yoğunlaşan eleştirel yaklaşımlarının şiirlere de yansımış olmasıdır. Şairin, modern hayatın yaşam alanı olan şehirlere yönelik hıncını, bu bağlamda değerlendirebiliriz. Bu şiirlerde, ölümün yeniden bir tema olarak yaygınlık kazanmasının, bu temanın şairin benliğini saran bir takıntı, yaratmanın bir unsuru olarak ele alınmaya yetecek özellikler taşıdığı görülmektedir.

1970-1974 yıları arasında varoluşuna dair bir sorgulama içine girdiğini belirttiğimiz Özel’in, 1984 yılında yazdığı Cellâdıma Gülümserken Çektirdiğim Son Resmin Arkasındaki Satırlar ve Of Not Being a Jew şiirlerinde, bu defa mevcut konumunda sabit kalarak, benzer bir sorgulama içine girmiş olması dikkat çekicidir. Şairin arayışlarının sürmesi olarak değerlendirilebilecek bu durum, yeni bir bağlanmadan çok, yaratma sıkıntılarının yöneldiği bir kaynak olarak değerlendirilebilir. Bu değerlendirmeye kaynak olan şiirlerden Of Not Being aJew’da , Özel’i yukarıda sözünü ettiğimiz uzun olmaktan dolayı, lirizmin kaybolması sıkıntısını aştığı görülmektedir. Kanaatimizce Özel’in en yetkin şiirlerinden biri olan bu şiir, şairin şiir adına kullanılabilecek ne varsa kullanmasından doğan bir öneme de sahiptir.

1994 yılından bu yana Hüsn ü Yusuf adıyla bilinen halk masalının kimi varyantlarında da oynamalar ve eklemeler yaparak Bir Yusuf Masalı adıyla, bir çeşit mesnevî formunda şiirleştirmeye çalışan İsmet Özel’in, bu yöneliminde yaşının etkisinden söz edilebilir. Bir Yusuf Masalı’na kadar hiçbir şiirinde konuya yaslanmayan şairin, bu defa nasıl bir görüntü çizeceği merak konusudur.

Özel’in kişisel yaşam serüveninden aldıklarıyla ve şairin düşünce dünyasındaki derinlikle bütünleşen şiirinin, üslûp özellikleri de son derece önemlidir.

Özel’in ilk şiirlerinden başlayarak şiirde ses kaygısı taşıdığı görülmektedir. Geleneksel şiirimizdeki sesten etkilenen bu şiirlerden sonra yazılan bütün şiirlerde de aynı kaygı değişik boyutlarda kendini göstermektedir. Kelime ve ses tekrarlarına baş vurarak sağlanan armoni ve serbest veznin özenle ve bir disiplin dahilinde kullanımıyla oluşan âhenk, şiirlerin diğer önemli bir özelliğidir. Bu güne kadar altmış bir şiir yazan şairin, az sayıda şiir yazmasına karşın, 4146 tekrarsız (tekrarlı 12920) kelime kullanması, şiirlerinin içerik açısından geniş bir yelpaze oluşturduğunu ve bazı içerik özelliklerinin sıkça tekrarlandığını göstermektedir. Ben, ölüm, hayat, yaşamak, çocuk gibi kelimeler Özel’in sıkça tekrar ettiği kelimelerdir. Şair, ayrıca, yeryüzü, gökyüzü, insan bedeni, ekonomi gibi alanlara ve durumlara ait kelimelere de çok başvurarak, söz konusu yelpazeyi daha da genişletmektedir.

Özel’in şiirlerinde isimler, gramer kategorileri arasında en dikkat çeken grubu oluşturmaktadır. Bu bakımdan, bütün şiirlerinde 5537 isim, 2085 sıfat ve 1647 fiil kullanan Özel, kavramları, durumları v.s. niteleyen değil, onlara ad koyan bir şairdir. Şair, ağızlarda yaşayan kelimeleri şiir dilinde kullanmada da oldukça başarılıdır. Çocukluğunda ve gençliğinde yoğun bir yakınlık duyduğu halkın dilini, şiirsel denemelerinde kaynak olarak kullanır. Kalgıtmak, irkitmek, esenlemek, bıngıldamak gibi fiillerin yanında, çaşıt, hacana, çevgen, pıtrak gibi isimlerin, bu tür kullanımlarda yer aldığı görülür. Özel’in üslûbunda, sıfatlardan sayıca az olmalarına rağmen, fiillerin de önemli bir yeri vardır. Şiirlere sinen hareketin merkezi olan fiiller, isim ve sıfat yapılarak da sık kullanılmakta ve böylelikle söz konusu hareket alanı genişlemektedir.

Özel’in, özellikle Evet, İsyan kitabında yer alan şiirlerinde ünlemlerin yarattığı, gür ve güçlü bir ses görülmektedir. İçerikleri dolayısıyla (30) eylem alanlarında okunmaya müsait olan bu şiirlerde, sık kullanılan “ey” ünlemi dikkat çekici bir kullanıma sahiptir. “ki” ve “ve” bağlacının, ünlemlerin yoğunlaştığı şiirlerdeki kullanımı bir başka dikkat çekici noktadır.

Bağlaçlarla kurulan karmaşık cümle yapılarından, basit cümle yapılarına kadar bütün cümle yapılarını gerektiği gibi kullanan Özel’in, nesirlerinden gelen, sağlam bir cümle yapısına sahip olduğu görülmektedir. Çeşitli teknik oyunlarla şiirlerini uzatıp, kısaltan şair, gerektiğinde tahkiyeli bir anlatım ya da lirik bir anlatıma rahatlıkla geçebilmektedir.

Kendi kişisel dünyasında yarattığı imgelerin, Özel’in şiirlerinde önemli bir yeri vardır. Soyut ve somut unsurları birbiriyle irtibatlandırarak, çocukluk anılarından ve psikolojik yapısından özgün ve çarpıcı imgeler yaratan Özel, 1974 sonrası şiirlerinde zaman zaman imgeyi geri plâna atmaktadır. Bu şiirlerdeki ironik bakış, şiirlerin imgeyle değil, “intellect” ile yazıldığı izlenimini vermektedir.

Özel’in şiirlerinin, sıralamaya çalıştığımız özgün yanlarının oluşmasında, şiiri bir bütün olarak ortaya koyabilmeye yönelik titiz çalışmalarının etkisi büyüktür. Özellikle 1974 ve sonrası şiirlerinde “kurgu”ya önem veren şair, Geceleyin Bir Koşu’daki kısa şiirlerindeki âhengi ve lirizmi, uzun soluklu şiirlerine böylelikle ulaştırabilmektedir.

İsmet Özel’in 1964 yıılnda başlayıp 1991 yılında tamamladığı poetikası, Şiir Okuma Kılavuzu’nu Necip Fazıl’ınkinden sonra bütünlük ve kapsam itibariyle bir poetika olma özelliğini bünyesinde barındıran tek ciddi poetika olarak değerlendirmek mümkündür. Şiirin ne olduğu, nerede olduğu, insanların niçin şiire yöneldiği gibi soruların yanında, şiirle ilişkili olan ve bu yüzden de bir karmaşanın oluşmasına zemin hazırlayabilecek özellikler taşıyan ideoloji, nesir gibi konulara da eğilinen bu poetikanın, 1990-1991 yılları arasında yazılan bölümlerinde, Özel’in İslâmî bir bakışla şiire yönelmesi, kimi çelişkiler yaratmaktadır. Bu çelişik noktalarda Necip Fazıl’ın poetikasındaki tutumuyla, Özel’inkinin yer yer benzeştiğini de söylemek mümkündür. Bu türden bir durum kanaatimizce, Özel’in şair kimliğinin Müslüman kimliğinin gerisinde kalmasından kaynaklanmaktadır. 1987-1990 yılları arasında Millî Gazete’de sadece siyasete değinen haftalık yazılar kaleme alan Özel’in bu yazıların yarattığı havadan hemen sonra poetikasının bu bölümünü kaleme almasının dikkat çekici bir tevafuk mu , yoksa tesadüfî bir durum mu olduğu konusunda tereddüt içinde olduğumuzu belirtmekte yarar görüyoruz.

İsmet Özel’in edebiyatımızdaki yeri, bu tür özellikleri bünyesinde barındıran bir şiir yaratarak, 1960 sonrasının önde gelen şairleri arasında yer almakla sınırlı kalmaz. Özel, 1978 yılında yayınladığı Üç Mesele adlı denemesinde, teknik, medeniyet, yabancılaşma konularına getirdiği özgün yaklaşımlarla, 1980 sonrası Türk düşünce hayatında da önemli bir yer işgal eder. Onun getirdiği görüşlerin yaptığı etkinin, “İslâmcı” olarak adlandırılan kesimdeki entelektüel gelişimin önünü açtığı söylenebilir. Ne var ki, bu entellektüel gelişimin, Özel’in entellektüelliğine koşut ilerleyen “tavrından”, “kişiliğin”den pek bir şey almış gözükmediği rahatlıkla söylenebilir. Kanaatimizce Özel’in bu noktadaki konumu; şiiriyle, entellektüel yaklaşımlarıyla olduğu kadar kişilik özellikleriyle de son derece bütünlük arz eden, ancak yaşarken de, vefatından sonra da, fikirleri yağmalanan ama kişilik özelliklerinin benimsenmesine yönelik hiçbir çabaya girilmeyen Mehmet Âkif’e benzemektedir.

Özel’in diğer denemeleri de, Üç Mesele’nin yoğunluğuna erişememiş olsalar da, eğilinen sorunlara yöneltilen felsefik bakışla ve özgün çıkarımlarla önem arz etmektedir. Sözgelimi, şairin otobiyografik özellikler taşıyan Waldo Sen Neden Burada Değilsin? adlı eseri, 1960’lı yıllardan, 1980’li yıllara kadar uzanan süreç içindeki Türk toplumsal yapısındaki değişimleri, kırılmaları, sarsıntıları açıklıkla ortaya koyması bakımından, son derece önemli bir yere sahiptir.

Çalışmamız boyunca irdelemeye çalıştığımız ve burada kısaca sıraladığımız özelliklerden de görüleceği gibi, İsmet Özel, dünyayı ve evreni kendine has bir bakış ile kuşatmaya çalışan, “soy bir şair ve som bir düşünce adamı” olarak edebiyatımızda, düşünce hayatımızda yerini almakta ve etkinliğini sürdürmektedir.



ANLAMA –YORUMLAMA

1.süreyya berfe ‘de toplumcu şiirin ,edip canseverde ikici yeni şiirinin özellikleri görülür.yılkı şiirinde şair’’sıkıntı,bunalım’’temasın ı işlemiştir.süreyya berfe ise şiirinde ‘’nedir?’’ sorusunu sorarak ‘’yaşama arzusu,sevinci’’temasını ele almıştır.yılki şiiri yapı bakımından serbest nazımla yazılımış,nedircik yavrusu şiiri ise kendine özgü bir yapıyla birbirine anlam ve yapıca bağlı mısralardan oluşan beyitlerle yazılmştır.dil ve anlatım bakımından nedircik yavrusu şiirinde şair aşırılıktan kaçınmış;uzak çağrışımlara yer vermemiş;açık bir anlatıma yönelmiş;geleneksel söyleyişten yararlanmıştır.yılki şiirinde ise şair kapalı bir söylem kulllanmış,imgeye ağırlık vermiş,soyutlamalar yapmış,çağrışımsal bir dil kullanmış,konuşma dilinden uzaklaşmıştır.



2.toplumcu şiirde şairler kendilerini toplumun sözcüsü olarak görmeye başlamışlardır.bu dönem şiirlerinde toplumcu şiirler yeniden değer kazanmış;şiirde içeriğe önem verilmiş;tema bakımından ikinci yeni şiirinin çok işlediği bunalım ,yalnızlık ve sıkıntı temalarının yerini ümit ,geleceğe inanç ve direnme istediği gibi temaları almıştır.



3.1960 sonrası toplumcu şiiri

*Şairlerin kendilerini toplumun sözcüsü olarak görmeye başlamışlardır.

*şiirde içeriğe önem verilir.

*tema bakımından İkinci Yeni şiirinin çok işlediği bunalım, yalnızlık ve sıkıntı temalarının yerini ümit, geleceğe inanç ve direnme isteği gibi temaların alır.

*şiir dili ve söyleyişinde aşırılıktan kaçınılır.

*uzak çağrışımlara yer verilmez.

*açık bir anlatıma yönelme vardır..



4.şiiri siyasete ve topluma hizmet aracı olarak görmek ,siyasetin ve toplumun sözcüsü olarak görmek toplumcu şairlerin özellikleri arasındadır.bu durumda toplumcu şiir toplumsal ve verensel sorunları ifade etmiş,bu sorunlar karşısında durmayı,onlarla mücadele etmeyi savunmuştur.



ÖLÇME DEĞERLENDİRME

1....D ---D---D

2.İçeriğe

3.D

4.E



SAYFA 103

1=Benzer sesler ve ölçüsü ahengi sağlayan unsurlardır.



2=anlatım ses akışıyla sağlanmıştır.



3=Yapısı olarak 2 birimden oluşmuştur. Serbesttir



4=buradaki kelime ve kelime grupları yoksulluğu fakirliği ifade etmiştir bunun en güzel örneği zeytin ve tuzdur.



5=imgelere çok fazla yer verilmemesine rağmen göze çarpanları da var bulunan imgeler anlatımı ve temayı güçlendirmiştir.



6=TEMASI=insan sevgisi, paylaşım, kardeşlik…



7=bu şiir paylaşımı, kardeşliği bilmeyene güzel bir örnek olabilir.



8=dini kaynaklardan faydalanılmıştır. Gelenek olarak da serbest şiir geleneğidir.





2:METİN



1=benzer sesler aliterasyon ve asonanslardır



2=ses akışı vurgu ve tonlamayla sağlanmıştır.



3=Evreni içinde gizleyen özneyim ben

Leyla çöllerde bir kayıp zamir

Yolu bitirip menzile erişir isem

Sıfatlar nesnelerden yeşerir



Mısrası kitapta yazılan beyitle ilişkilendirilebilir.



4=a.bu kelimeler telmih sanatının kullandığını ifade ediyor aşk duygularını çağrıştırıyor. Eskiyi hatırlatma vardır



B=şairin tutumu imgeler kullanılmış ve geçmişten faydalanılmış



5=yapısı=3 birim ve beyitler halinde yazılmıştır.



8=şiirlerinde ilaç ürününü sıkça kullanmış ve sosyologdur





ANLAMA YORUMLAMA



1=tünel ve mandalar şiiri. Mara şiirinden farklıdır. mara şiirinde yapı ve söyleyiş önemlidir. Fakat mandalar ve tünelde bunun tam tersi içerik önemlidir.



sayfa 105

BALKON şiiri:=serbest ölçüyle yazılmıştır.4 birim ve dörtlükler halinde yazılmış. Açık sade ve anlaşılır bir dili vardır



Metropol insanlar şiiri=5 birimden oluşmuş ve beyitler halinde yazılmıştır.



>>>>>>1980 sonrası Türk şiirinin ikinci yeni ve ikici yeni sonrası Türk şiiriyle ilişkisi hakkındaki düşünceleriniz=====imgeler yönünde etkilenmiştir.1980 sonrası türk şiirindeki gibi imgeler ve anlatım kapalıdır.

.



4=evet

Azalmıştır. Görsel kültürün artması: şiiri müziği vb. olumsuz etkilemiştir.





Olçme ve değerlendirme



1= y d y



2=ikinci yeni



3=d



4=c




Sayfa 107-128

güzelliğin on par'etmez 8'li hece ölçüsü

1.dörtlükte bir insana güzellik katanın o kısınin ona duyduğu sevgi

2.dörtlükte secgi ön planda

3.dörtlükte insanlar arasındaki fikir ayrılığı

4.dörtlükte aşk







sayfa 110

19.yy 20.yy

benzerlikleri :hece ölçüsü,kafiye ve rediflerle



farklılıklar



11'li hece ölçüsü 4'lükler 8'li hece ölçüsü 5 birim

zamandan şikayet aşk

sade konuşma dile arapça ve farsça sözcükler



2.aşıkveysl,Aşıkmahsuni,reyhan i,abdurahim karakoç



sayfa 111

1.d

y

y



2.saz,abdurrahim karakoç

3.e

4.b



1.y

d

d

2.sürrealizm,garip,2.yeni

nazım hikmet,toplumsal gerçek

3.c

4.b

5.a

6.cahit sıtkı tarancı=düşten güzel

ziya osman saba=geçen zamn

edip cansever=eyllün sesiyle

turgut uyar=dünyanın en güzel Arbistanı

7.ahmet hamdi tanpınar=öz şiir

oktay rıfat horozcu=garip hareketi

behçet necatigil=garip dışındkı yenilikçi şiir

ataol behramoglu=1960 sonrası toplumcu şiir

8.e









sayfa 115

teması anadolu insanı,savaş realizm akımı vardır



119=anadolu=savaş,asker,yokluk,is yan,göç,



sayfa 126

5. dogu/batı tema yanlıs batılılasma

8. milli edebyat dönemi



sayfa 128

1.d,y,d

2.olay,anadolu

3.resat nuri güntekin=calıkusu,dudaktan kalbe

yakup kadri=kiralık konak,soom ve gomore

4.e

5.e



Sayfa 144 - 160 Arası



Numaralarda da yanlışlık olmuş olabilir siz cevaba göre onu anlarsınız .



1. Empati, bir insanın, kendisini karşısındaki insanın yerine koyarak onun duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlamasıdır. Empati sayesinde insan ilişkileri gelişir. İnsanlar arasındaki kavgalar azalır ve zamanla yok olur. Aile içi empati ise aile bireylerinin karşısındaki insanı kendi yerine koymasıdır. Bu sayede bireyler karşındakinin ne tepki vereceğini bilir ve ona göre davranır.

Empatinin tam olarak gerçekleşmesinin üç kuralı vardır;

1. Bir insanın kendisini karşısındaki kişinin yerine koyarak, olaylara onun bakış açısıyla bakmak,

2. Karşıdakinin duygu ve düşüncelerini doğru olarak anlamak ve hissetmek,

3. O kişiyi anladığını ona ifade etmek.

2.şiirde bir birey olan şair modernizmin sunduğu yaşam tarzından bunalmıştır.şair modern hayatın en basit imkanlarından bile bunalmış adeta cinnet geçirecek duruma gelmiştir.



3.Peyami safa nın çocukluk ve gençlik yıllarında geçirdiği kemik hastalıği nedeniyle yaşadığı zor günleri fiziksel bunalımları,çocukça aşkını ve küçük yaşına rağmen üstlendiği sorumlukları akıcı bir dille anlatmaktadır.eserde bir çocuğun psikolojisi ,gençlik dönemindeki karakter değişimi gerçekçi bir şekilde anlatılmıştır.bu açıdan dokuzuncu hariciye koğuşu roman türü açısında psikolojik bir romandır.



4.verilen resim kişinin psikolojisine göre farklı algılanabilir.



Hikaye dürbünlü çiçek



1.ETKİNLİK



Hikayede çok fazla olay yoktur.bu nedenle hikayeye durum hikayesi diyebiliriz. Eserin başında tabiatla iç içe yaşlı bir adamın duygu düşünceleri anlatılmıştır.yaşlı adam çocukluğuna döner,geçmişi hatırlar,daha sonra çocukların dere suyunda yıkandıkları anlatılır.gene bir adamın ve yaşlı kadının yünleri yıkamaya çalıştığından bahsedilir.sonra çocuklar bostana gider.yaşlı adam namaz kılmaya gider ve sonra bütün varlık birden ortadan kaybolur.



1.dürbünlü çiçek hikayesinde daha çok belirli durumlar anlatılmıştır,eski bir yara adlı hikayede ise olaylar sebep –sonuç ilişkisi içerisinde gerçekleşmektedir.bu nedenle dürbünlü çiçek hikayesi verilen şekildeki gibi şemalaştırılamaz.çünkü olaylar sebep-sonuç ilişkisi içerisinde gerçekleşmez.



2.yazar hikayesinde aşamalı bir şekilde bir noktaya kadar tabiatın güzelliğinden ,yaşama sevincinden bahsetmiş ve birden ‘’yaşlı adam ,yaşlı kadın,alaca finonun yok olmuş ,derenin şırıltısı kesilmiş ,rüzgar susmuş ,kuşlar ,ağaçlar ,bulutlar ,meyveler,serviler,tepeler,dağ lar ,her şey kaybolmuştur’’.grafikteki ani değişim nedeni bu kayboluştur.yazar böyle bir yol izleyerek yaşadığı iç sıkıntıyı okuyucuya derinden hissettirmeye çalışmıştır.



3.gerçek hayatta aynen yaşanmaz.çünkü olay ör.bir kurmaca etrafında oluşmuştur.bu durum bize olay ör.kurmaca olduğunu gösterir.



4.dürbünlü çiçek hikayesindeki kişilerle karşılaştırmak mümkündür.çünkü hikayede insana özgü gerçeklik anlatılmıştır.



2.ETKİNLİK



Kişiler:yaşlı adam,yaşlı adamın karısı,çocuklar,genç adam ,teyzeler, kişilerin öz. anlatılmamıştır.



Zaman:yaz mevsimi



Mekan:değirmen arkı,bahçeler,ıhlamur ağacının altı ,kasaba ,tarlalar ,aladağ –tabiat tasvir edilmiştir.



5.vaka üç ayrı mekanda cereyan eder.bunlardan biri hastahane,diğerleri çocuğun kenar mahallelerinin birinde bulunan evi ile erenköydeki köşktür. Her 3 mekanda da çocuğun bakış açısından anlatılır.bu anlatımdaki mekanlar çocuğun içinde bulunduğu ruh durumuna göre anlam ve önem kazanır.



6.kahramanların zihinlerine ve iç dünyalarına giren ,gizli kalmış duygu ve düşüncelerini dışa vuran ,onların geleceklerini bilen ,olayları hızlandırıp yavaşlatabilen ‘’hakim bakış açısı ‘’kullanılmıştır.başka bir bakış açısı kullanılsaydı hikayenin yapısında bozulma olurdu.



7.eserde her şeyin hayalden kurmacadan ibaret olduğu bu nedenle bireyin derin bir iç sıkıntısı yaşadığı teması işlenmiştir.bu tema psikolojik ve psikiyatrik tahlil ve çözümlemelerden yararlanılarak anlatılmaya çalışılmıştır.ruhsal problemlere bilimsel açıklamalar ve çözümler getirmeyi amaçlayan psikoloji ve psikiyatri bilim dalından yararlanılarak insanın iç sıkıntısı teması dürbünlü çiçek hikayesinde edebi bir şekilde ele alınmıştır.



8.a.dürbünlü çiçekte anlatılan bütün öykü ve olay ör. Bir çocuğun ‘’bir eflatun kahkaha çiçeğinin dürbünüden ‘’bakması ve bir serap görmesi şeklinde neticelendirilmesiyle hikayede anlatılanların ,görülenlerin seraptan ,hayaleden ,uyduruk olandan ibaret birer kurmaca olduğunun söylenmek istediği sezilir. Psikoanalitik düşüncede olayların sebepleri bilinçdışı unsurlarda aranır.hikayeye bu açıdan bakıldığından yazarı böyle bir yok oluşa götüren yazarın bilinçaltıdır diyebiliriz.tasavvufi açıdan bakıldığında yazar bu dünyayı bir hiç değerinde görmektedir.diyebiliriz.bu iki yorumdan yazar bu dünyayı bir hiç değerinde germektedir. Yorumu yazarın kişiliği dikkate alındığında hikayeye daha uygundur.



b. hikayede bireyin iç dünyasını ele alınırken önce her şey doğal ve güzel haliyle anlatılmıştır.daha sonra bu güzellik ve doğallık birden çözülmüş ve yok olmuştur.burada modern insanın ‘’varlığın özünü sorgulama yaşamı bir kurmacadan ibaret görme gibi konular işlenmiştir.



9.modern hikaye geleneğine



10.eserde olay (maupassant )hikayesi öz.görülmekle beraber durum (çehov)tarzı hikaye öz .ağır basar.psikolojik tahliller ,bir mekanın ,kişinin belli bir zaman dilimindeki öz.anlatılması durum tarzı hikayenin öz. Göstermektedir.





12. 1970’ten 2005’e kadar on beş öykü kitabına imza atan Mustafa Kutlu, kendi ifadesiyle “öyküsünü geç bulsa da” onu sağlam temellere yaslayarak, kendine has bir öykü evreni kurmayı başarmıştır. Kutlu’nun Türk öykücülüğünde en önemli ayırt edici özelliği “Şark hikâyeciliği” tavrıdır. Bu yaklaşımıyla Cumhuriyet dönemi Türk öykücülüğüne yeni bir soluk ve renk getirmiş, bu topraklara ait bir ruh iklimini, kültür ve duyarlığını öykülerinde yansıtmıştır. Daha ilk öykülerinden itibaren kuşağının ezici çoğunluğunun peşinde olduğu dönemin gözde akımlarına (varoluşçuluk/bunaltı/kafkaesk) uzak durmuş, bu akımları “yerlilik” bağlamında tasvip etmemiştir.



Kutlu, öykülerinde, modernizmin, konforun neye mal olduğunu, insandan, doğal yaşamdan neler götürdüğünü gündeme getirerek, modern ve çağdaş anlayışların tabiata, doğallığa karşı acımasız, aldırmasız tavrını, duruşunu eleştirir. Doğal yaşamla, modernizmin karşılaştırmasını yaparak, modernizmin kıskacında kıstırılmış hayatları yaşayan insanlara, bozulmamış, doğal yaşamın güzelliklerini hatırlatır. Kutlu’nun önerilerinin odağında “tabiat” vardır. Ona göre güzellik, masumiyet, sağlamak sadece ve sadece tabiattadır. Günümüz insanının yaşadığı kaotik ortamdan kurtulacağı yegâne sığınak tabiattır.



Necip tosun





Roman bir tereddüdün romanı



1.a yazarın hata olan vildanı yatağına götürmek istemesi ve vildan ın bunu kabul etmemesi

yazarın vildanı sabaha kadar beklemesi ve sabah erkenden ordan ayrılması



yazarın vildanı görmek için geri döndüğünde vildanın evden ayrıldığını öğrenmesi





b.psikolojik roman öz.taşımaktadır.eserde kahramanalrın başına gelen olaylardan çok ruh çözümlemeleri ,olaylara ,insanlara ve topluma bakış açıları anlatılmıştır.



2.yazarın amacı olayların arkasında yatan sebepleri bulmaya çalışma,ruh tahlilleri yapmaktır.metnin olay ör.insana özgü gerçekliği ifade etmek üzere düzenlendiğini gösterir.



3.kişilerle karşılaşmak mümkündür.bu durum bize insana özgü gerçekliği ifade etmek üzere düzenlendiğini gösterir.

5.a birinci paragrafta hakim 2.paragrafta kahraman bakış açısı vardır.



b.romanın bütünüde kahraman bakış açısı vardır.



6.
psikoloji ve psikiyatri bilim dallarındaki gelişmelerden yararlanılarak insana özgü gerçelik ifade edilmeye çalışılmıştır.



7.a bir yazarın hayata olaylara yaşamın insanlara karşı tereddütte kararsız kalma teması işlenmiştir.



8.bazı durumlarda modern çağın yaşam tarzı iç sıkıntısına neden olabilir.



9.roman geleneğine bağlı kalınarak yazılmıştır.



10.psikolojik roman



dış dünyadaki olaylardan çok kahramanların olayların içyüzünü ele alır.



12.psikolojik roman örneğidir.



13 - blogkafem.blogspot.com



Anlama ve Yorumlama



1.ahlak bunalımları

kişi toplum çatışmaları

yalnızlık duygusu

kararsızlık

vicdan azabı

manevi boşluk



Toplumcu Gerçekçi eserler

.

• Roman ve hikâyelerde çok sağlam bir kurgu görülmez.

• Eserlerde köylü ağızlarına oldukça fazla yer verilmiştir.

• Anlatımda yer yer aksaklık vardır

• Belli başlı temalar işlenir.



2.benzerlikler roman geleneğine bağlı kalınarak oluşturulmuştur.cumhuriyet dönemi türk edebiyatı içerisinde değerlendirilir.



Farklılıklar bireyin iç dünyası



Tema:ruhsal sorunlar

Olay zaman mekan ilişkisi olaydan çok kişilerin ruh çözümlemeleri üzerine kurulmuştur.

Yazarın tahlil ve tasvirlerinde yakındığı tavır:yazar psikolojik analizlerle bireyin bilinçaltında yatanı ortaya çıkarma gayreti içerisindedir.insana özgü gerçeklik ifade edilmiştir.



Toplumcu gerçekçi anlayışla yazılan



Tema:Anadolu ve anadolunun insanı sosyal problemler köy insanı ve hayatı gelir adaletsizliği

Olay zaman mekan ilişkisi olaya dayalıdır

Yazarın tahlil ve tasvirlerinde yakındığı tavır:yazar olay örgüsünü belirli bir toplumsal sorunu ifade etmek üzere düzenlenmiştir



3.yılanların öcü romanı tercih edilirdi.çünkü bu romanda olay ör. Daha belirgindir ,bir tereddüdün romanında psikolojik tahliller ağırlık kazanır.

4.her 2 metinde de bireyin yaşadığı iç sıkıntı psikanaliz bilim dalından yararlanılarak oraya çıkarılmaya çalışılmıştır.



Ölçme değerlendirme

1.d-y-d

2.psikoloji ve psikiyatriden

3.d

4..peyami safa yalnızız fatih i harbiye

5.bir tereddüdün romanında bire ruh buhranı yaşamaktadır,yaşama ,çevresine yakınlarına karşı mesafelidir kararsızdır

TwitterTwitter Takip

Yeni Müfredat , 9.Sınıf Edebiyat Kitabı Cevapları


sayfa 86

2.ünite ölçme değerlendirme:
1-Y,D 2-didaktik 3-modern şiir 4-D 5-telmih6-E 7-D 8-E 9-E 10-A



SAYFA 86:

1-boşluklar

*mecazı mürsel

*kişileştirme

*temel anlam

*açık istiare

2-D,Y,D



SAYFA 87

3-E

4-A

5-D

6-A

7-C



SAYFA 88

8-D

9-D

10-C



Sayfa 91

1)yazı yazmaktan elim koptu,yazın piknikte top oynuyoruz

bagdan üzüm topladık.bag evinde annenlermi var

ayşegül bize geldi

arkadaşıma gül aldım

3 etkinlik)yaşı eş sesli

güçlü)eş anlamlı

aglrım)zıt anlamlı

eşimiz)yakın anlamlı 80 ölçme değerlendirme





SAYFA 93

1.soru

A)Türkü:anonim

B)Balıkçı :Cumhuriyet dönemi

C)Gazelivan

D)Çakıl:Modern

E)Ağustos çıkması:modern

cevap C'dir.

2.soru D'dir.

3.Soru :Bir olay örgüsünün verilmesi.

4.soru:Kafiye,ahenk,ölçü vb.

5.soru:

D

D

Y

D

Y

Y

Y

Y

6.SORU:Boşluk doldurma:

Şiir dili .........[imge] diline dayanır.

Şiir yazıldığı dönemin ........[ekonomik]...........[sosyal] ve kültürel hayatından izler taşır.

Şiir ..........[ölçü],.........[vurgu],kafiye ve .........[tonlama] akışı ahengin oluşmasında yardımcı olur.

Şiirde .........[kelimeler] yeni anlamlar kazanır.

Şiirde anlam okurun ...........[düşüncelerine]göre değişebilir.

Sayfa 95=3.soru C'dir.

4.Soru:C'dir.

5.Soru'dir.

10.Soru:

imge:Şiire ait

Öğreticilik:Manzumeye ait

11.Soru:B'dir.



Sayfa 95

3.soru:C

4.Soru:C

5.Soru:D

10.Soru: imge:Şiire ait //Öğreticilik:Manzumeye ait

11.Soru:B



sayfa 161-162

1-C

2-C

3-C

4-C

5-B

6-D

7-C

8-A



D

Y

D

Y

Y

Y

Y

6.SORU:Boşluk doldurma

Şiir dili .........[imge] diline dayanır.

Şiir yazıldığı dönemin ........[ekonomik]...........[sosyal] ve kültürel hayatından izler taşır.

Şiir ..........[ölçü],.........[vurgu],kafiye ve .........[tonlama] akışı ahengin oluşmasında yardımcı olur.

Şiirde .........[kelimeler] yeni anlamlar kazanır.

Şiirde anlam okurun ...........[düşüncelerine]göre değişebilir.



SAYFA 99


1. Bir balıkçının oğlunun sultanla evlenmesi ve ardından yaşananlar metnin olayıdır.

2. Metindeki olay zamanı belirsizdir.Mekan olarak da Mısır, saray gibi mekanlar vardır.Metnin türü masal olduğu için zaman ve mekan çoğunlukla belirsizdir.



3.Balıkçı ve sultanın hangi ülkenin insanı olduğu belli değildir. Metinde böylesi bir bilgi yoktur.

4. Metindeki olağanüstü olaylar şunlardır:



v Sultanın kocasının balıkçı olduğunu başına kakınca balıkçı kocasının konuşma yeteneğini kaybetmesi

v Celladın ipi sultanın boynuna geçirince sultanın saçlarının dökülmesi



SAYFA 100

5. Metindeki yerleri haritada gösteremeyiz; bunlar hayali, kurmaca mekanlardır.

6. Metindeki gerçeğe uymayan durumlar ve olaylar:

v Sıçanın otları yemesiyle eski halinden on kat daha iyi olması,

v Malçı’nın da aynı ottan şifa bulması…

v Altı kulaklı aygırın varlığı…

v Atın sihirli olması ve konuşması ,

v Atın Malçı’ya ad vermesi, kendi adını da değiştirmesi,

v Malçı’nın şarkı söylemesiyle kurumuş yerlerin yapraklanması , ağaçların yapraklanmaya başlaması

7. Doğal bir durum değildir ;çünkü bu yetenekler gerçekliğe uygun değildir...



SAYFA 101


8. Hepsinde tasvirlere yer verilmiştir.Betimlemelere örnekler…

Balıkçı Güzeli adlı metinde “Bunun çok güzel, civan gibi bir oğlu varmış.”

Malçı Mergen metninde “ Ak ormanlık dağın koltuğunda , yer altı suyunun kenarında , sayılamayac kadar mal besleyen dağ gibi serveti besleyen altı köşeli keçe evinde Aybıçı adlı bay yaşarmış…”

“O en güzel sevgi” metninde ise “Kırmızı ışıklı reklam yazıları ya da THY’nin o kocaman beyazlı , açık mavili reklamı bu sis içinde çok kötü gözüküyordu…”



9.Balıkçı Güzeli’nde duyulan geçmiş zaman (miş’li geçmiş zaman ) ve geniş zaman kipi ; Malçı Mergen’de görülen geçmiş zaman (di’li geçmiş zaman) ve geniş zaman ; O En Güzel Sevgi metninde (görülen geçmiş zaman) kipi kullanılmıştır. Masallarda genelde duyulan geçmiş zaman kipi, öykülerde ise görülen geçmiş zaman kipleri kullanılır.



10. Metinlerin benzer yönleri yapısının olay örgüsü, yer , zaman ve kişi unsurları üzerine kurulması ; hepsinin edebi metin olmasıdır.



Farklılıkları :

Karagöz Oyunu gösterme amacıyla diğerleri anlatma amacıyla yazılmıştır.

1.metnin türü masal , 2.metnin türü masal 3.metin ise öyküdür.



11. Karagöz oyunu adlı metindeki olayın kişileri Karagöz ve Hacivat’tır. Metin göstermeye bağlı bir metin olduğu için karşılıklı konuşmalara yer verilmiştir.Diğer metinlerde de karşılıklı konuşmalara yer verilebilirdi.



SAYFA 102

12. Ah Şu Gençler adlı metin sahnede canlandırılabilir. Bu metinlerden Karagöz Oyunu ve Ah Şu Gençler metninde yay ayraç içinde açıklamalar vardır.Bu açıklamalar oyun sahnelenirken oyuncuların yapmaları gereken hareketleri göstermek içindir.

13. Tiyatro metinleri karşıklı konuşmaya dayanmaktadır.Karagöz oyunu geleneksel Türk tiyatrosu olduğu için bu oyundaki olaylar belirli tipler arasında geçmektedir.

14. Ah Şu Gençler metninde olaylar altı kişi arasında geçmektedir.







SAYFA 103

1.Kullanılan unvanlar:

Padişah

Sultan

Bay

Kağan

Hanım

Bu unvanlar kişileri daha iyi tanıtmak için kullanılmıştır.

2.Tanık olduğumuz olayları görülen geçmiş zaman duyduğumuz olayları “duyulan geçmiş zaman”kipiyle anlatırız.

3. 3.metinde “ O EN GÜZEL SEVGİ “ metninde günümüzde görebileceğimiz bir manzara betimlenmektedir.



6. ANLATMAYA BAĞLI EDEBİ METİNLER

§ Masal

§ Destan

§ Halk hikayesi

§ Mesnevi

§ Manzum hikaye

§ Hikaye

§ Roman



DEĞERLENDİRME

A. edebi , anlatmaya ve göstermeye

b. masal, destan , halk hikayesi, hikaye ve roman …

c. göstermeye bağlı edebi metinler tiyatro türlerini oluşturur.

d. meddah, ortaoyunu, köy seyirlik oyunu

e. sahne



2. Anlatmaya bağlı eserlerde uzun ve kurallı cümleler kullanılırken göstermeye bağlı eserlerde günlük konuşma dili kullanılır. Cümleler daha açık ve kısadır. Söylenen sözün izleyici tarafından anlaşılması beklenir .Bunun için daha açık ve kısa cümleler kullanılır. Konuşma dilinin canlılığı sahnede yansıtılır.

3. D

4.Tiyatroda oyuncuların metinde yazar tarafından belirtilen sahne dekor ve kostüm özellikleri ile metindeki yönlendirme ifadelerinden farklı şekilde canlandırması mümkündür; fakat yeni düzenlenmeyle ortaya çıkan oyun yazarın düşlediği , anlatmak istediğinden çok daha farklı olacaktır.Çünkü bütün bu unsurlar, metnin ayrılmaz bir parçasıdır.Bu ögeleri değiştirmek yazarın tasarladığı kurguyu zaafiyete uğratacağından oyunun bütünlüğü de bozulacaktır.

TwitterTwitter Takip

Cumhuriyet dönemi türk edebiyatının özellikleri nelerdir?


Cumhuriyetin ilanından sonra edebiyatımız, çağdaş anlayışlar doğrultusunda gelişmesini başarıyla sürdürmüştür. Cumhuriyetin ilk yıllarında ‘Beş Hececiler’ olarak adlandırılan şairler topluluğu, en parlak dönemlerini yaşamaktaydı. Yine bu yıllarda Kurtuluş Savaşı’nın etkisiyle edebiyatta genel olarak Anadolu’ya bir yönelim başlar.



Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatı, Divan edebiyatının terk edilmesinden sonra teşekkül eden Tanzimat, Servet-i Fünun, Fecr-i Ati ve Millî Edebiyat adlarıyla anılan edebiyat tarzları vasıtasıyla oluşturulan zemin üzerine kurulmuştur. Cumhuriyet devri edebiyatının ilk dönem eserleri değişen siyasî, sosyal ve kültürel çerçevenin etkilerini taşır. Dildeki sadeleşme hareketi artık yerleşmiştir. Aruz bırakılarak hece kullanılmıştır. Şiirde ve düz yazıda toplumun her kesiminden gelen sanatçılar sayesinde konular oldukça genişletilmiştir. Buna bağlı olarak mekânlar da çeşitlilik kazanmıştır. Anadolu’ya daha çok yer verilmiştir. Roman ve hikâyelerde toplum sorunları, gözleme dayanan bir gerçeklikle anlatılmıştır. Kurtuluş Savaşı ve bu dönemdeki toplum hayatı da konu edilmiştir. Tiyatro eserlerinde de millî konular işlenmiştir.



1) Yazı diliyle konuşma dili arasındaki fark ortadan kalkmış dildeki sadeleşme çama.arı aralıksız olarak sürmüştür.



2) Edebiyatımız bu dönemde toplumcu bir karakter kazanmış gerçekçi bir anlayış güdülmüştür.



3) Aruz ölçüsünün yerini hece ölçüsü almış, şiirlerde de günlük konuşma dili kullanılmıştır. Yine bu dönemde şiirin biçimce daha da serbestleşmesi sağlanmıştır.



4) Şiir, roman, hikaye ve tiyatro gibi türlerde önemli gelişmeler olmuştur.



5) Cumhuriyetin kuruluşuyla 1940 (İkinci Dünya Savaşı) yılları arasında eser veren şair ve yazarlar genellikle daha önceki Milli Edebiyat akımının etkisinde tam anlamıyla ‘yerli’ ve ‘halka doğru’ ; veya Batı’nın, özellikle Fransız edebiyatının etkisinde kişisel yollarında yürümüşlerdir.



6) Cumhuriyet edebiyatının temelinde İstiklal Savaşı ve AtaTürk devrimleri vardır. Şiirler, romanlar, hikayeler bu iki konu ile doğrudan ya da dolaylı olarak bağlantılır.Milli duygu ve heyecan geliştirmeye yönelik bu çabalar Milli edebiyatın bir devamı niteliğindedir.



7) Milli edebiyatla başlayan halka inme, Anadolu’yu tanıma çabası bu dönemin edebiyatında ana ilkelerden olmuş, Türk halkının her kesimi edebiyata girmiştir. Artık edebiyat İstanbul’un sınırlarını tamamen aşmıştır.



Cool Yeni kurulan devlet ile yapılan bazı devrimleri halka tanıtmak ve benimsetmek görevi Cumhuriyet dönemi sanatçılarına düşmüştü. Sanatçı, siyaset ile halk arasında bir köptü olmuş, devrimleri yorumlamış, açıklamış ve savunmuştur.



9) Yeni dil ve eski dil tartışmaları Cumhuriyet ile noktalanmış, siyasi güç, olayı tekeline almış ve Türk Dil Kurumu’nu kurarak dilde geri dönülmez bir yenileşmeye yoluna gidilmiştir.Ancak bazen çok aşırıya gidilerek halkın anlayamadığı kelimeler dile konularak Türkçe yabancı bir dil haline gelmiştir.



10) Cumhuriyat’tan önce sadece sempati duyulan Türk Halk sanatları ve folklörü ön plana alınmış, öncekilerin küçümsediği Karacaoğlan’ın, Yunus’untarzı örnek alınmıştır. Artık harf benzerliği de kurulan Batı edebiyatı daha yakından takip edilmiştir.Türk edebiyatı, batı edebiyatının yeniliklerini, akımlarını uygulamaya başlamıştır.

TwitterTwitter Takip

Türk Edebiyatı’nda Anı Türü taihi ve temsilcileri eserleri


Türk Edebiyatı’nda Anı Türü

(Tarihi Gelişimi ve Temsilcileri)







‘Anı’nın eski karşılığı ‘hatıra’dır. Edebî bir tür olarak anı, bir kişinin aklının erdiği dönemden itibaren görüp yaşadığı, kendisi ve toplum için önemli gördüğü olayları ve durumları belli bir sistem içinde yazıya döktüğü, genellikle, otobiyografik metinlere denir. Otobiyografi, kişinin yalnızca kendisiyle ilgili bilgileri verirken anı, hem bireysel hem de sosyal anlamda bilgi içerir. Günlük tutan yazar, sıcağı sıcağına o günün olay, yaşantı ve düşüncelerini aktarırken; anı yazarı, tarih olmuş eski zamanların olaylarını belleğe ya da belgelere dayalı olarak ortaya koyar. Bu bakımdan anı metinleri yalnızca hatırlanabilen, unutulmayan, kaydedilebilen olayları içerdiği için tarihi aynen aksettirmekten uzaktır, büsbütün objektif olması beklenemez. Toplumların sosyal hayatlarında anı aktarmak önemli bir gelenektir. Özellikle yaşlı insanlar kendilerinden daha genç kimselere daha önce görüp geçirdiklerini, yaşadıkları ilginç olayları anlatırlar.



Anı yazma geleneği, Tanzimat döneminde, kimi devlet adamlarında batıdaki meslektaşlarına olan özentiden başlamış ve giderek günümüze kadar gelmiştir.

TwitterTwitter Takip

balayına gitmek için en güzel yerler tavsiyeler öneriler



Balayı tatiliniz için öncelikle destinasyona karar vermeniz gerekiyor. Yurt içinde bir balayı mı yoksa, dünyanın cennet köşelerinde yurtdışında bir tatil mi? Eğer yurtdışında bir tatil arıyorsanız, işte önerilerimiz:



Haber: Yelda Akgün



Uzakdoğu'nun ihtişamında “AŞK”: Tayland!



Muhteşem adalarda, güneşin içinizi ısıttığı kumsallarda aşka ne dersiniz? Kültür, deniz, güneş ve kum... Uzaklarda, romantik dakikalar sizi bekliyor olacak... Son yıllarda Tayland'a artan balayı rezervasyonları da ortaya koyuyor ki, ilk tatiliniz için vazgeçilmeyecek bir alternatif... Bizden söylemesi...



Paris'te aşk başkadır!



Eğer Birkaç günden daha uzun bir tatil düşlüyorsanız, Paris'ten başlayıp, Fransa'yı boylu boyunca gezeceğiniz bir tatil düşleyin! Katedraller, müthiş akşam yemekleri, büyüleyici Paris manzarası, Fransa'da kayak keyfi... Hepsi ve daha fazlası Fransa'da sizi bekliyor...



Rüyalarınız gerçeğe dönüşecek: Bora Bora!



Sadece resimlerinden bile kendine aşık eden Pasifik'in kraliçesi Bora Bora, rüyalarınızı gerçekleştirmeye hazır! Balayınızı unutulmaz bir anıya dönüştürmek istiyorsanız, birazcık bütçenizi zorladınız mı bu iş tamam! İşte Bora Bora karşınızda! Okyanusun ortasına yerleştirilmiş bungalowlarda gece uykuya dalmadan önce, altınızdan geçen balıkları izlemenin keyfine varabilir, romantizmin doruklarına ulaşabilirsiniz!



Balayınızda Hawaii'ye “Aloha” deyin!



Koşulsuz sevgi anlamına gelen “Aloha” ile başlayan bir balayı... Ömrünüz boyunca sürecek sevginin ilk adımını attıktan sonra çıkılacak ilk tatil... Hawaii adasında sabahlara kadar devam edecek eğlence! Nefis yemekler, eğlenceler ve romantik gün batımı... Hepsi ve daha fazlası Hawaii'de!



Roma, Milano, Venedik kısacası İTALYA!



İtalya'nın en güzel zamanı Nisan-Mayıs ve Ekim-Kasım arasında yaşanıyor. Roma'nın romantizmi, aşıkların kenti olma özelliği sizi de içerisine alıp büyülemeye yetecek... Bir yandan tarihi kültürü ve kartpostal görünümlü binalarına hayran olurken, İtalyan Mutfağı'nın doyumsuz lezzetlerinde kendinizi kaybedeceksiniz. Milano'da ise kendinizi dünyanın alışveriş merkezinde bulacaksınız. Venedik'te ise sanatçıların başkentinde aşkınızı bir kez daha yaşayacaksınız! İtalya balayı çiftlerinin gözde tercihi...



Yurtdışı turlarına göz atmak için tıklayın...




<_script /> hitSay("595901"); <_script />

TwitterTwitter Takip

Adriana Lima'nın Victoria's Secret seksi resimleri

TwitterTwitter Takip

Fıkranın Özellikleri temsilcileri yazılma amacı


Fıkralar her konuda yazılmakla birlikte özellikle herkesi ilgilendiren günlük olaylardan seçilmiş konularda yazılır.Günlük gazetelerdeki köşe yazılarında yurt ve dünyadaki güncel olaylar hakkında görüş belirtilir.

Bu söz fıkra yazılarının kısa; ama özlü, yoğun bir anlatımı olduğunu vurguluyor.



SAYFA 117

Gazete ve dergi gibi süreli yayınlarda, bir yazarın periyodik olarak genel bir başlık altında günün sosyal ve siyasî olaylarını kendi bakış açısına, siyasî, ideolojik eğili-mine ve düşünce yapısına göre değerlendirdiği kısa yorum yazılarına fıkra denir. Yazarın, gündelik olayları, özel bir görüşle, güzel bir üslupla, kanıtlama gereği duymadan yazdığı kısa, günübirlik yazılardır.

* Gazete yazısıdır.

* Yazar düşüncelerini kanıtlama yoluna gitmez.

* Dil tabiidir. Günlük deyimlere, yer yer nükteli sözlere yer verilir.

* Okuyucuyla sohbet ediyormuş gibi bir hava sezdirilir.

* Türün ünlüleri, Ahmet Rasim, Falih Rıfkı, A. Haşim, H. Cahit Yalçın, Peyami Safa.



Bir yazarın herhangi bir konu veya günlük olaylar hakkındaki görüşlerini, düşüncelerini ayrıntılara inmeden anlattığı gazete ve dergilerde yayımlanan kısa fikir yazılarına Fıkra denir. Bu tür yazıların diğer adı da ‘Köşe Yazısı’dır. Fıkralar, gazete ve dergilerin belli sütun veya köşelerinde yayımlanır.



Yazılı kompozisyon türü olarak fıkra düşünsel ağırlıklı, günlük, kısa yazılardır. Siyasi ve toplumsal olaylar ele alınırken belgelere, kanıtlara, aşırı ayrıntılara yer verilmez. Fıkra yazarı geniş kitlelere seslendiği için dili kolay anlaşılır olmalıdır. Her konuda fıkra yazılabilir.



Fıkranın Özellikleri

1. Günlük olaylar veya düşüncelerle ilgili konular işlenir.

2. Konular tarafsız bir şekilde ele alınmalıdır.

3. Düşünceyi ön plânda olmalıdır.

4. Konular çok değişik açılardan ele almadan, ayrıntılara inmeden işlenir.

5. Yazılanlara okuyucuyu inandırma zorunluluğu yoktur.

6. Yazılanlar okuyucunun ilgisini çekmelidir.

7. Nükteli fıkralardan, kıssalardan, vecize ve atasözlerinden faydalanılmalıdır.

8. Açık, sade ve akıcı bir dil kullanılmalıdır.



Fıkranın Yazılma Amacı

Fıkraların amacı, siyasî, kültürel, ekonomik, toplumsal vb. konuları çok defa eleştirel bir bakış açısıyla anlatarak kamuoyunu yönlendirmektir. Fıkralarda kesin olmaktan ziyade güzel, hoş sonuçlara varmaya; canlı, ilgi çekici olmaya özen gösterilmelidir. Yazar kendi duygu ve düşüncelerini en başarılı şekilde yansıtarak okuyucu ile arasında sıkı bir bağ kurar.

Not: Bu tür fıkraları, kısa hikâye niteliğindeki, nükteli, mizah öğesi taşıyan fıkralarla karıştırmayınız. Bu tür fıkralarda dinleyeni güldürmek, eğlendirmek ön plandadır. Oysa köşe yazılarında okuyucuyu düşündürmek, güncel bir sorunu dile getirmek esastır.

TwitterTwitter Takip

söz sanatları nelerdir,konu anlatımı örnekler edebiyat




1) TEŞBİH(BENZETME)

Sözü daha etkili duruma getirmek için aralarında ilgi bulunan iki unsurdan güçsüzü olanı güçlü olana benzetmektir.

Benzetmede dört unsur bulunur:

a)Benzenen b)Benzetilen c)Benzetme Yönü d)Benzetme Edatı



Bu öğelerin kullanılıp kullanılmaması açısından da üç çeşit benzetme vardır:

— Çocuk tilki gibi kurnaz biriydi.

—Minik yavrucak elma gibi kıpkırmızı yanaklarıyla gülücükler saçıyordu.



—Bizim de kalbimizi kımıldatır yerinden

Toprağa diz vuruşu dağ gibi zeybeğin



—Binalar kale gibi olduğundan içeri

B.tilen B.nen B.E

girilemiyordu.

—Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?

B.tilen B.yen



—Karısına yıllarca cehennem hayatı yaşattı.

B.tilen B.yen



—Muavin,yolculara: Pamuk eller cebe!

B.tilen B.yen

diye bağrıyordu.





2) İSTİARE(EĞRETİLEME) 

Benzetmenin asıl unsuru olan benzeyen ve benzetilenden yalnızca biri kullanılarak yapılır.

a.)Açık İstiare:Benzeyenin bulunmayıp yalnızca benzetilenle yapılan istiaredir.

b.)Kapalı İstiare:Benzetilenin bulunmayıp yalnızca benzeyenle yapılan istiaredir.



—Bir hilal uğruna ya rab ne güneşler batıyor. (A.İ)

—Ay,altın ağaçlardan yere damlıyordu.(K.İ)

Açtım avucumu altına tuttum.

—Ülkemizde üniversiteden mezun olmuş pek çok fidan artık iş de bulamıyor.(A.İ)

—Bahar gelince bir ağızdan şarkılar söyler kuşlar.(K.İ)

—Bugün gökten inciler yağıyordu.(A.İ)

—Galatasaray,Fenerbahçe kalesine gol yağdırdı.(K.İ)

—Genç adamın sözleri,kızın yüreğini yakıyordu.(K.İ)

—Sanat,hür bir ortamda boy atar.(K.İ)

—Kurban olam,kurban olam,

Beşikte yatan kuzuya.(A.İ)





3) KİNAYE



Bir sözü hem gerçek hem de mecaz anlamda kullanmaktır.

Uyarı:Kinayede daha çok mecaz anlam kastedilir.

—Mum dibine ışık vermez.

—Hamama giren terler.

—Taşıma su ile değirmen dönmez.

—Yuvarlanan taş yosun tutmaz.

—Ateş düştüğü yeri yakar.

—Yaptığı hatayı anlayınca yüzü kızardı.



4) MECAZ-I MÜRSEL(AD AKTARMASI)


Benzetme amaç güdülmeden bir sözün ilgili olduğu başka bir söz yerine kullanılmasıdır.

—İşe alınman için dün şirketle görüştüm.(İnsan)

—Yarın sınıfı 9/H sınıfı yapacak.(Öğrenci)

—Toplantıya Milliyet gazetesinin güçlü kalemleri de geldi.(Yazar)

—Nihatın golüyle tüm stat ayağa kalktı.(Seyirci)

—O evine çok bağlı bir insandır.(Ailesi)

—Bu olay üzerine bütün köy ayaklandı.(Halk)

—İstanbul’dan kalkan uçak az önce Adana’ya indi.(Havaalanı)





5)TEŞHİS(KİŞİLEŞTİRME)İnsan dışındaki canlı cansız varlıklara insan özelliği kazandırmaktır.

Her teşhiste aynı zamanda kapalı istiare vardır.

—Güzel gitti diye pınar ağladı.

—Menekşeler külahını kaldırır.

—Bir sarmaşık uyanıyordu uykusunda

Geriniyordu bir eski duvarın sıvasında.

—Toros dağlarının üstüne,

Ay un eledi bütün gece.

—O çay ağır akar,yorgun mu bilmem,

Mehtabı hasta mı,solgun mu bilmem.

—Aheste çek kürekleri mehtap uyanmasın,

Eskici dükkanında asma saat,

Çelik bir şal atmış omuzlarına.

—Yalnızlığın okşadığı kalbime,yağmurlar küskün,

En güzel türküyü bir kurşun söyler.

—Bu akşam sonbahar ne kadar serin,

Geceyi hasretle zaman.





6)İNTAK(KONUŞTURMA)İnsan dışındaki varlıkları konuşturmaktır.Her intak sanatında teşhis sanatı vardır;ancak her teşhiste intak sanatı yoktur.

—Deniz ve Mehtap sordular seni: Neredesin?

—Maymun şunu anlatmak istemişti fikrince:

Boşa gitmez kötüye bir ceza verilince.

—Dal bir gün dedi ki tomurcuğuna:

İçimde kanayan yara gibisin.

—Ey benim sarı tamburam!

Sen ne için inilersin?

İçim oyuk,derdim büyük

Ben onunçün inilerim

—Ben ki toz kanatlı bir kelebeğim,

Minicik gövdeme yüklü Kaf dağı.

—Adam elini uzattı,tam onu koparacağı sırada menekşe: Bana dokunma!diye bağırdı.





7)TECAHÜL-İ ARİF

Anlam inceliği oluşturmak için herkesçe bilinen bir gerçeği bilmiyormuş gibi aktarmalıdır.

—Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?

Benim mi Allahım bu çizgili yüz.

—Sular mı yandı,neden tunca benziyor mermer?

Geç fark ettim taşın sert olduğunu.

—Gökyüzünün başka rengi de varmış,

Su insanı boğar,ateş yakarmış.

—Şu karşıma göğüs geren,

Taş bağırlı dağlar mısın?

—Saçların dalgalı,boya mı sürdün?

Gelmiyorsun artık,bana mı küstün?

—İçimde kar donar,buzlar tutuşur,

Yağan ateş midir,kar mıdır bilmem.







8)HÜSN-İ TA’LİL


Sebebi bilinen bir olayın meydana gelişini,gerçek sebebinin dışında başka,güzel bir nedene bağlamadır.

—Gül bahçesi sevgiliden haber geldiği için

Süslendi ve güzel kokular süründü.

—Yoksun diye bahçemde çiçekler açmıyor bak.

—Senin o gül yüzünü görmek için

Sana güneş bakmak için doğuyor.

—Benim kaderime ve yalnızlığıma

Irmaklar bile ağladı.

—Rüzgar gökte bir gezinti,

Üşürüz her akşam vakti,

Ne sıcak vücutlar gitti,

Toprağı ısıtmak için.

—Güller kızarır utancından o gonca gül gülünce

Sümbül bükülür kıskancından kakül bükülünce.

—Bir an önce görülsün diye Akdeniz,

Toroslarda ağaçlar hep çocuk kalır.

—Toros dağlarının üstüne

Ay, un eledi bütün gece.





9) MÜBALAĞA (ABARTMA)

Sözün etkisini güçlendirmek için bir şeyi olduğundan daha çok ya da olduğundan daha az göstermektir.

—Manda yuva yapmış söğüt dalına,

Yavrusunu sinek kapmış.

—Alem sele gitti gözüm yaşından.

—Bir ah çeksem dağı taşı eritir,

Gözüm yaşı değirmeni yürütür.

—Bir gün gökyüzüne otursam,

Evlerin tavanlarını birer birer açsam.

—Sıladan ayrıyım,gözümde yaşlar,

Sel olup taşacak bir gün derinden.

—Sana olan aşkım dağı taşı eritir,

Gözümdeki yaşlardan bir deniz olur.

—Ben ki toz kanatlı bir kelebeğim,

Minicik gövdeme yüklü Kaf dağı.

—Sekizimiz odun çeker,

Dokuzumuz ateş yakar

Kaz kaldırmış başın bakar

Kırk gün oldu ,kaynatırım kaynamaz.

—Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?

Gömelim gel seni tarihe desem,sığmazsın.

—Bir of çeksem karşıki dağlar yıkılır.





10) TEZAT (KARŞITLIK)
Aralarında ilgiden dolayı,birbirine zıt kavramları bir arada kullanmaktır.



—Ağlarım hatıra geldikçe gülüştüklerimiz.

—Neden böyle düşman görünürsünüz,

Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?

—İçimde kar donar,buzlar tutuşur,

Yağan ateş midir,kar mıdır bilmem.

—Sana çirkin dediler,düşmanı oldum güzelin.

—Yükseğinde büyük namlı karın var,

Alçağında mor sümbüllü bağın var.

—Gülmek ol,goncaya münasiptir,

Ağlamak bu,dil-i hazine gerek.

—Karlar etrafı bembeyaz bir karanlığa gömdü.





11) TEVRİYE (AMACI GİZLEME)İki değişik anlamı olan bir sözcüğün bir dize ya da beyitte iki anlamının da kullanılmasıdır.

—Tahir Efendi bize kelp demiz (Tahir:özel ad.)

İltifatı bu sözde zahirdir

Maliki mezhebim benim zira

İtikadımca kelp Tahirdir.



—Bu kadar letafet çünkü sende var,

Beyaz gerdanında bir de ben gerek.



—O güzel yüzün benli de,

Göğsün niye bensiz?

—Bak kalan bu kubbede hoş bir sada imiş,

Ben yarime gül demem,yarim bana gülmedi.



—Beyefendi ailenin güneşi,sen de ayısın.



—Sen gittin yaslara büründü cihan,

Soluyor dallarda gül dertli dertli.



—Şu köpek leşi de şurda fuzuli,

O kadar içerlediysen tut kıçından

Vur yere de çıksın içindeki ruhi.





12) TELMİH (HATIRLATMA)

Söz arasında herkesin bildiği bir olaya ya da kişiye işaret etme sanatı.

—Vefasız Aslıya yol gösteren bu,

Keremin sazına cevap veren bu.

—Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor teshidi,

Bedrin aslanları ancak bu kadar şanlı idi.

—Ekmek Leyla oldu bire dostlarım,

Mecnun olup ardı sıra giderim.

—Şu Boğaz harbı nedir? Var mı ki dünyada eşi?

En kesif orduların yükleniyor dördü beşi.

—******** dağları enginlere sığmam taşarım.

—Gökyüzünde İsa ile,

Tur dağında Musa ile ,

Elindeki asa ile,Msn Öğretmen öss kpss Gazeteler Sohbet hazır mesajlar ders izle Belirli Gün ve Haftalar Çanakkale savaşı şiir

Çağırayım Mevlam seni.





13) TARİZ (TAŞ ATMA)

Bir kişiyi iğneleme,bir konuyla alay etme veya sözün tam tersini kastetmedir.

—Müftü Efendi bize kafir demiş.

—Tutalım ben ona diyem müselman.

—Lakin varıldıktan ruz-ı mahşere,

İkimiz çıkarız orda yalan.

—Bu ne kudret ki elifbayı okur ezberden.

—Tahir Efendi bize kelp demiş,

İltifatı bu sözde zehirdir,

Maliki mezhebim benim zira,

İtikadımca kelp Tahirdir.

—Bir nasihatım var zamana uygun,

Tut sözümü yattıkça yat uyuma,

Meşhur bir kelamdır sen kazan sen ye,

El için yok yere yanma.

—O kadar zeki ki bütün sınıfları çift dikiş gidiyor.





14) TEKRİR

Anlatımı güçlendirmek için bir sözü sık sık tekrar etmektir.

—Beni bende demen,ben değilim,

Bir ben vardır,bende benden öte.



—Söz ola kese savaşı,

Söz ola kestire başı,

Söz ola oğlu aşı,



Yağ ile bal ede bir söz.



—Ben güzele güzel demem,

Güzel benim olmayınca.



—Seni tanımadan önce ben,ben değildim,

Seni tanıdıktan sonra aslında bensizliğin sensizliğin olduğunu anladım.



—Gece midir insanı hüzünlendiren,

Yoksa insan mıdır hüzünlenmek için,

Geceyi bekleyen?

Yoksa ben miyim seni düşünmek için,

Geceyi bekleyen?

Gece midir seni bana düşündüren?





15) TENASÜP (UYGUNLUK)

Anlam yönünden birbiriyle ilgili sözcükleri bir arada kullanmaktır.

—**** eder insanı bu dünya,

Bu gece,bu yıldızlar,bu koku,

Bu tepeden tırnağa çiçek açmış ağaç.



—Artık demir almak günü gelmişse zamandan,

Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.



—Arım,balım,peteğim,

Gülüm,dalım,çiçeğim,

Bilsem ki öleceğim,

Yine seni seveceğim,



—Güller kızarır o gonca gül gülünce,

Sümbül bükülür kıskancından kalül bükülünce



—Bu akşam ışık olduk,renk olduk,ses olduk,

Yeniden kışla olduk,asker olduk,tüfek olduk.





16) LEFF-Ü NEŞR

Bir dizede iki ya da daha fazla kavramdan bahsettikten sonra diğer dizede onlarla ilgili açıklama yapmaktır.

—Bakışların fırtına,

Duruşun durgun su,

Biri alabora eder,

Biri boğar.



—Gönlümde ateştin,gözümde yaştın,

Ne diye tutuştun,ne diye taştın.



—Ben bir sedefim,sen nisan bulutu,

Ver damlaları,al yuvarlak inciyi.





17) İSTİFHAM(SORU SORMA)

Anlatımı daha etkili hale getirmek için cevap alma amacı gütmeden soru sormaktır.

—Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?

—Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?

Benim mi Allahım bu çizgili yüz?

—Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?

—Şu karşıma göğüs geren

Taş bağırlı dağlar mısın?

—Hangi çılgın bana zincir vuracakmış?Şaşarım!

—Her gün bu kadar güzel mi bu deniz?

Böyle mi görünür gökyüzü her zaman?





18) TEDRİC
Birbiriyle ilgili kavramların bir derece gözetilerek sıralanmasıdır.

—İki asker,mızrak mızrağa,kılıç kılıca,hançer hançere vuruşmaya başladı.

—Makbar,makber değil;bir türbe,türbe değil;bir mabet,mabet değil;bir küre,küre değil;bir sonsuz uzay.



19) NİDA (SESLENME)Şiddetli duyguları,heyecanları coşkun bir seslenişle anlatmadır.Daha çok ay,ey,hay,ah ünlemleriyle yapılır.

—Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü!

—Ey benim sarı tamburam!

Sen ne için inilersin?

—Çatma kurban olayım ey nazlı hilal!





20) CİNAS

Yazılışları aynı,anlamları farklı sözcüklerin bir arada kullanılmasıdır.

—Niçin kondun a bülbül kapımdaki asmaya

Ben yarimden ayrılmam götürseler asmaya.



—Göl kıyısındaki sazların arasında bir saz sesi geliyordu.



— Kara gözler,

Sürmeli kara gözler,

Gemim deryada kaldı,

Gözlerim kara gözler.



—Kalem böyle çalınmıştır yazıma,

Yazım kışıma uymaz,kışım yazıma.



—Böyle bağlar,

Yar başın böyle bağlar,

Gül açmaz,bülbül ötmez,

Yıkılsın böyle bağlar.





21) ALİTERASYON

Dize ya da mısrada ahenk oluşturacak şekilde,aynı sesin veya hecenin tekrarlanmasıdır.

—Eylülde melül oldu gönül soldu lale

Bir kaküle meyletti gönül geldi bu hale.

—Seherde seyre koyuldum semayı deryayı.

—Kara toprak içinde kara karıncayı karanlık gecede görür.

—Beyaz gerdanında bir de ben gerek.





22) SECİDüz yazıda cümle içinde yapılan uyağa denir.

—İlahi,kabul senden,ret senden;şifa senden,dert senden İlahi,iman verdin,daim eyle;ihsan verdin,kaim eyle.

—Ten cübbesi çak gerek,gönül evi pak gerek.

—Ey gönlümün nuru,gönüllerin süruru!

—De gül idim ben sana mail sen ettin aklımı zail

TwitterTwitter Takip

sohbet

Template by - Abdul Munir | Daya Earth Blogger Template